Terör örgütü, Türkiye’nin temel taşı olan Lozan Antlaşması’nı hedef alarak “Yüzyıllık soykırım” iddiasında bulunarak, “Türklerin varolma sorunu”nu bir kez daha güçlü bir şekilde gündeme getirdi. Politik psikoloji açısından bakıldığında, Türklerin, kurdukları devletin ve kendi varlıklarının devam edeceğine inanmaları ve bu konuda rahatlatılmaları gerekmektedir.
Türklerin varolma sorunu, açıkça iç siyasette belirleyici bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum, iktidarı etkilemektedir. CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde yenilmesinin temel nedeni de bu konudur. Konuyla ilgili güçlü vurgular yapılmamış, Cumhur İttifakı’nın yalan ve iftira içerikli söylemleri etkisiz kalmıştır. Sonuç olarak güven sağlanamamıştır. “Önce silahların bırakılması şart” düşüncesinin tarihsel önemi anlaşılabilir. Ancak muhalefete karşı kurulan siyasi tuzak boyutu dikkate alınmalıdır.
GÖZDEN KAÇMIYOR
PKK, Lozan, 1924 anayasası, soykırım iddiası gibi konuları açıkça bildirisinde dile getirmektedir. Kendini tarihsel iddialarıyla özdeşleştirmekte ve vazgeçmemektedir. Ancak Cumhuriyet dışındaki medya organları, ileride Türkiye için ciddi bir sorun haline gelebilecek soykırım iddiasını neredeyse görmezden gelmektedir. Bu tavır, tüm medya organlarında sürekli olarak uygulanmaktadır. MHP’den yapılan açıklamada, iddiaya karşı kısa bir yanıt verilmiştir. CHP, açıklamasında Lozan’ın önemine vurgu yapmaktadır. İYİ Parti lideri Dervişoğlu ise tamamen karşı çıkmaktadır. Bu konunun örtülmesi, muhatabına iletilmesini engellememektedir. Fısıltı propaganda yöntemi ile Cumhur iktidarına, siyaseti şekillendirme fırsatı sunulmaktadır.
Örgütün, siyasallaşmış söylemi, silahlı dönemdeki söyleminden daha ciddiye alınabilir. Türkiye’nin terör örgütü gibi yeni bir yapıya bakamayacağı da unutulmamalıdır. Silahlı bir örgüt ile siyasi bir örgüt arasındaki soykırım iddialarının farklı değerlendirileceğini en iyi Türkiye, Ermeni iddialarıyla yaşadığı deneyimlerden bilmelidir. Tabii ki yöneticilerin tarih bilinci taşıması önemlidir…
BARZANİ KAZANDI
Türkiye, PKK ile ikinci kez nasıl ve ne zaman bir sürece girdi? Bu soruya verilecek cevap oldukça ilginç. Bugün gelinen noktanın 2023’te Brüksel’de başladığı kulislere yansımış durumda. Türkiye’den 12 siyasetçinin ve örgütten 5 kişinin iki yıl önce görüştüğü ve altyapısını hazırladığı bilgileri gelmektedir. Bu aşamada, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı zorlu ve uzun bir süreç bulunmaktadır. Türkiye kendi sorununu çözmeye çalıştığında, etrafına da etkiler yansıyacaktır. Şu anda en erken ve en büyük kazananın Barzani olduğunu söylemek yanlış olmaz. Barzani için Irak’ın kuzeyinde en büyük tehdit PKK idi. Silahların bırakılması, Barzani’yi büyük bir beladan kurtaracaktır. Ayrıca Barzani, yine Türkiye’nin yol açtığı durumla Suriye’de PYD ile rekabet edebilir. Suriye’deki Kürtlerin, Türkiye’deki modele göre Şam ile hareket etmeleri en sağlıklı seçenektir. Ancak son derece kaygan bir zeminde bulunduğumuz unutulmamalı ve her an her şeyin kontrolden çıkabileceği akılda tutulmalıdır.
Türkiye, kendi sorununu çözmeye çalışırken, içerde ve dışarıda yeni sorunların ortaya çıkmasına müsaade edemez. Şu anda pek görünmeyen ancak büyük bir toplum kesiminin dikkate alması gereken bir konu da “Türklerin varolma sorunu”dur. Çünkü barış, tek taraflı bir çaba ile sağlanamaz.