Arabanın arkasına Mustafa Kemal Atatürk imzalı çıkartma yapıştırmak yetmiyor Cumhuriyet’i yüceltmeye.
O çıkartma, başkalarının hakkını yememe, ters yola girmeme, sinyal verme gibi sorumluluklar yüklüyor insana.
“Muasır medeniyetler” seviyesine, ithal ve kocaman armalı, fiyatı çok sıfırlı lüks ürünler kullanarak ulaşamaz insan.
Tıpkı, her cümleye İngilizce bir kelime sıkıştırıp, tıpkı meşhur kahve mağazasından çıkmayarak çağdaş olunamayacağı gibi.
Halk oyunlarını köylü bulup, valsi alkışlamak, türkülere burun kıvırıp arya severmiş gibi yapmak da Batılı kılmıyor insanı.
Bir de içerisinden çıktığın halkı beğenmemek, küçümsemek var ki bu en büyük ayıbımız.
Oysa en lüks olanından en sıradan olanına kadar erik dalıyla bitiyor bu ülkede tüm düğünler…
Mustafa Kemal Atatürk’ü anma yarışında “en birinci” hepimiz oluyoruz da iş anlamaya gelince değişiyor tüm tablo.
Herkesin kafasında bir başka Atatürk var, o yüzden “Yaşasaydı…” diye başlayan cümlelerimiz farklı fiillerle bitiyor.
Atatürk’ün sevdiği şarkıları, bilmek mi önemli yoksa Sivas Kongresi’nde, Ankara’da, onu saf dışı bırakmaya çalışan “yanındakiler” üzerine fikir sahibi olmak mı?
Atatürk’ün sevdiği yemekleri bilmek mi değerli, yoksa 2. Dünya Savaşı’nın geleceğini önceden görüp subay okullarında kapasiteyi iki katına çıkaran liderin vizyonunu anlamak mı?
İmzalı çıkartmalar, dövmeler ya da rakı ile beyaz leblebi tercihi işin kolayına kaçmak sanki biraz.
Tam bağımsızlık ne demek bilen, kuşakları sadece iyi öğrenim değil iyi eğitim de almış, vergi kaçırmayı “başarı”, zarafeti “zayıflık” zannetmeyen kuşaklara ihtiyacı var Cumhuriyet’in.
Sosyal medyada en az bilinen Atatürk fotoğrafını en bildik Nazım Hikmet mısrasıyla paylaşmak da bizi Atatürkçü yapmaya yetmiyor.
İlk yüzyılda başardıklarımızla övünmek kadar başaramadıklarımız üzerine de düşünmemiz gerekir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedefe sadece övünerek ulaşamayız çünkü…
ÖZEL TEŞEKKÜRLER…
100. Yıl özel logomuzu tasarlayan, grafik sanatçısı, Yavuz Sönmez’e,
Sayfamdaki kolajı tasarlayan değerli ressamlarımızdan Seren Ceren Asyalı’ya,
Sizlere bu hafta boyunca sunduğumuz eklere katkı veren tüm Milliyet çalışanları ve danışmanlarımıza, matbaada bunca sayfayı basan-katlayan emekçilerimize, daha gün ağarmadan gazetenizi taşıyan dağıtım görevlilerimize teşekkürü bir borç biliyorum.